Gazeteci – Edebiyatçılığa kısa bir bakış
Edebiyat bölümü mezunu biri olarak internet dünyasında dolaşan bazı müzikli anlatımları tekrar niyetine başarılı buldum.
Edebiyat konularını işleyen şarkı formatındaki bazı ders anlatımlarını tekrar niyetine başarılı bulduğumu söyledim; çünkü edebiyat dinlemekten çok saatlerce okuyarak mezun olunabilecek bir bölüm.
İnternetten her akşam izlemeye çalıştığım bir sinema yapıtını dahi, özellikle usta yazarların eserlerinden uyarlanarak çekilen filmlerden tercih ediyorum.
Gazetecilik gibi Edebiyatçılık da bağımlılık yapan bir bölüm ve meslek. İkisi birbirine yakın bölüm ve meslek olduğu için, ikisi arasında tek tercih yapmak zorunda değilim.
Edebiyatçılarımız bilir, geçmişteki birçok usta edebiyatçı aynı zamanda ustaca gazetecilik yapmıştır. Anlaşılan o ki, bir aksilik olmazsa bu listeye ileride eklenecek bir isim de ben olacağım sanırım. Her ikisinin de mektebini okumuş biri olarak bir kalemle hem gazetecilik, hem de edebiyatçı olarak iki kelam edebiliriz sanırım.
Rahmetli babamdan şahsıma kalan birkaç yüz dönüm arazimi de, imkanlar ölçüsünde peyder pey işleyerek iş insanı olma yolunda çiftçilik yapmak da cabası.
Övünmek gibi olmasın işletme fakültesi mezunu olarak da, helal ve haklı kazançla iş insanı olma yolundaki ticaret hayatımızın üstesinden liyakatımızla geliriz inşallah. Bu kısa önsöz niteliğindeki yazı bile kısa ama anlamlı, akışlı uzun bir otobiyografik eser özetinin numunesidir belki de.
Alıştıra alıştıra, alıştırma yapa yapa, yaza yaza hakkımız ve liyakatımızla haber de yaparız; eser de üretiriz Allah’ın izniyle.
Yeter ki her iki mesleğin ırmağında ilerlerken boğulmayalım. Kıvrım kıvrım, dalga dalga, girdap girdap karşımıza çıkacak tüm engellere karşı azim ve kararlılıkla atılan kulaçlar, heybeye kürek çekilmeyişinin en büyük göstergesidir.
Sonuç olarak hiçbir başarı tesadüf değildir. Bir bilimsel veriye göre insanlar yüzerken dahi suyun içinde terleyebiliyormuş. Yeter ki emek olsun, sevmek olsun….
Yazsam belki de saatlerce sürebilir elimdeki kalemin hareket edişleri. Sağa sola, ileri geri gider durmadan kalemin ucu, kalem içindeki mürekkebi boş sayfalara bir hikaye, bir roman olarak akıtır. Ve biten aslında yazarın kalem tutan elinin mecali değil, kalem tutan ele yön veren zihnin kelimeleri, düş ve düşünceleridir.
Okudukça da bu kelimeler, düş ve düşünceler de artar. Zihnin kelimeleri, düş ve düşünceleri dolacak olan sayfalardan fazla olunca da, yazar seçici olup, seçilen bir eser ortaya çıkarabilir.
Bir de sayfalar doldurulurken beyin fırtınasını da estirebilirseniz; okur, eserinizde kapılıp gider ve eser okurun hafızasında bir iz bırakabilir. Okumak ve yazmak böyle fırtınalı, böyle akışlı zor ama zevkli bir uğraş. Tüm Gazeteci – Edebiyatçı meslektaşlarıma kolaylıklar diliyorum. Tabi ki kendime de. Çünkü ben de bu zor, ağır ama bir o kadar da zevkli ve değerli bir kalemi tuttuğumun farkınayım.
Kamu yararına yazacağım haber ve eserlerde görüşmek dileğiyle, bizi tercih eden tüm okur ve takipçilerime bir kez daha teşekkür ederek selam ve saygılarımı iletiyorum.
