YA KARANLIĞA, YA DA AYDINLIĞA YÜRÜYECEĞİZ…
Son zamanlarda 3’ncü Dünya Savaşı çıkma olasılığının arttığı yönünde görüşler sık sık gündeme geliyor. Bunu Dışişleri Bakanımız ve yılların istihbaratçısı Hakan Fidan dillendirince ve ardından Milli Savunma Bakanlığımızdan ‘Ordumuz her türlü senaryoya hazırdır’ açıklaması gelince, işin ciddiyeti iyiden iyiye arttı.
Dünya iki büyük savaş yaşadı. 1’nci ve 2’nci Dünya Savaşları. 1’nci Dünya Savaşında 16 ile 19 milyon, 2’nci Dünya Savaşında ise 75 ila 80 milyon kişi öldü, milyonlarca insan yaralandı, ülkeler yerle bir oldu. İnsanlık tarihine iki kara leke olarak geçen bu dünya savaşları, bugün sınırların kalktığı her türlü veri ve endekste gelişmiş ülkelerin yer aldığı Avrupa’da yaşandı.
3’ncü Dünya savaşı çıkar mı, çıkmaz mı bilinmez, ama şu anda dünyada fiilen devam eden her türden savaş mevcut. Çoğunluğu az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde envai türlü silahın kullanıldığı ‘Silahlı Savaşlar’, gelişmiş ülkelerin başını çektiği ‘Ekonomik Savaşlar’ ve yine gelişmiş ülkelerin öncülük ettiği ‘Siber Savaşlar’ tüm hızıyla devam ediyor.
Dikkat edilirse bir zamanlar birbirini gırtlaklayan ülkeleri, bugün gelişmiş ülkeler kategorisinde yer alarak, sadece kendi insanının refahını düşünüyor, bunun için var gücüyle çalışıyor. Peki, gelişmiş ülke nedir, bunun kriteri var mıdır diye baktığımızda şöyle bir tanımlama ile karşılaşıyoruz:
‘Gelişmiş ülke; bazı kriterlere göre yüksek düzeyde gelişme göstermiş ülkeler için kullanılan bir terimdir. Ekonomik kriterler genel olarak değerlendirmelerde baskın olmaktadır. Bu kriterlerin en çok kullanılanlarının biri, kişi başına düşen millî gelirdir; yüksek millî gelire sahip ülkeler gelişmiş ülke olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ekonomik kriter sanayileşme düzeyidir; sanayi sektörünün egemen olduğu ekonomiler gelişmiş sayılmaktadır. Günümüzde başka bir kriter; ekonomik ölçümü, millî geliri, eğitim ve sağlık düzeyini kombine eden İnsani Gelişme Endeksi daha egemen olmuştur. Bu kritere göre yüksek insani gelişmişlik endeksine sahip ülkeler daha gelişmiştir.’
Ülke olarak biz bu kriterlerin neresindeyiz, durumumuz nedir diye merak edip baktığım, karşıma çıkan tablo karşısında içim daraldı, kalbim sıkıştı. Ancak pes etmek yok, savaşlara karşı durarak, değerlerimizi koruyarak, bilimin ışığında daha aydınlık bir gelecek sağlayabiliriz. Bunu Avrupa yaptı, Japonya yaptı, Amerika yaptı, biz neden yapmayalım. Bunun için ilk etapta aydın ve geleceği yönelik çalışmalar yapabilen yöneticilere ihtiyacımız var. Bunları seçmeli, iş başına getirmeliyiz.
Şimdi karşıma çıkan veri ve endeksleri sizinle paylaşıp kararı sizlere bırakıyorum. İki seçeneğimiz var, ya karanlığa, ya da aydınlığa yürüyeceğiz. İşte ülkemizde söz konusu kriterlere göre bazı veri ve endeksler. Varın siz değerlendirin. (Bazı veri ve endeksler güncel değildir.)
-Uluslararası Para Fonu’nun Nisan 2024’te yayınladığı rapora göre 2023 yılında Türkiye’de kişi başına düşen Gayri Safi Yurtiçi Hasıla 12 bin 849 Amerikan doları oldu. Türkiye bu gelir ile dünyada 72’nci sırada yer aldı.
-DİSK/Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi tarafından hazırlanan Haziran 2024 dönemine ait ‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırmasına’ göre, 4 kişilik bir aile için açlık sınırı 19 bin, yoksulluk sınırı 65 bin TL’yi geçti.
-TÜİK verilerine göre, Türkiye’de doğuşta beklenen yaşam süresi 2019’dan bu yana kısalıyor. Açıklanan verilere göre doğuşta beklenen ortalama yaşam süresi 2019-2021 döneminde 77,7 yıldan, 2020-2022 döneminde 77,5 yıla geriledi.
-2023 yılında 14 milyon 43 bin 957 yeni icra ve iflas dosyası açıldı. 2022 yılından 2023 yılına devredenlerle birlikte dairelerdeki toplam icra ve iflas dosyası sayısı 38 milyon 969 bin 260’a fırladı.
-Bireysel kredi veya bireysel kredi kartı borcu nedeniyle yasal takibe alınanların sayısı 2024 Ocak-Nisan döneminde, yüzde 42,5’lik artışla 422 bin 650’den 602 bin 107’ye yükseldi.
-2023 yılında 157 bin 576 öğrenci üniversiteye kayıt yaptırmadı, 268 bin 714 öğrenci de kayıt dondurdu.
-Hane halkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2024 yılı Ocak ayında bir önceki aya göre 85 bin kişi artarak 3 milyon 214 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,2 puan artarak yüzde 9,1 seviyesinde gerçekleşti.
-Ev genci; iş aramayan ama okumak istemeyen ve ailesinin maddi imkânlarıyla yaşayan gençleri tanımlıyor. TÜİK’in kapsama alanında olmadıkları için sayılarının resmi bir rakamı yok ama gayrı resmi; 7-8 milyon olduğu tahmin ediliyor.
-İstanbul Planlama Ajansının, ‘Ekonomik Krizin Eğitim Maliyeti’ raporuna göre, yoksul çocuklar okulu bırakıyor, çocukların en az dörtte birinin okula aç gittiği tahmin ediliyor.
-2021 yılında 4 milyon 33 bin hane sosyal yardım alırken, 2022 yılında bu rakam 4 milyon 42 bine, 2023 yılında ise 4 milyon 99 bine ulaştı.
-TÜİK, 2023’te Türkiye’ye 316 bin kişinin göç ettiğini, 714 bin kişinin ise ülkeden ayrıldığını bildirdi. Beş yıl öncesine kıyasla ülkeden giden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının oranı yüzde 343 arttı.
İki Not:
Çermik Gazetesinden meslektaşım ve sevgili dostum Ferit Aslan, gündeme getirdi. Diyarbakır’ın yeni Valisi Murat Zorluoğlu’nun Özel Kalem Müdürlüğü, randevu talebinde bulunan STK’lardan ziyarete gelen kişilerin isimleri ve kimlik numaralarını istemiş, krize neden olan uygulama nedeniyle bazı kurumlar taleplerini geri çekmiş.
Geçen yazımda ‘Partili Vali’ demiştim, umarım bu uygulamadan Vali beyin haberi yoktur. Bir düğünde önceki dönemde soğuk rüzgarların estiği STK temsilcileri ile aynı masada verilen görüntü ve uzlaşmacı tavır devam eder ve kamuoyuna uygulamanın bireysel bir hatadan kaynaklandığı açıklanır.
Diğer bir not ise özerk olması gereken Futbol Federasyonu Başkanlığı seçimleri yapıldı. Bir aday tehdit ve baskılar sonucu adaylıktan çekildi. Türk Futbol tarihine her türlü skandalı yaşatan Mehmet Büyükekşi ise kaybetti. Milyarlarca doları idare edecek olan yeni başkan ve Trabzonspor’un eski başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, ilk açıklamasında Cumhurbaşkanına bağlılığını ilan etti. Tüm bu gelişmelerin önümüzdeki dönemde futbolun kaostan kurtulamayacağını gösteriyor. Hadi hayırlısı.
Sevgiyle kalın.