KİME GÜVENECEĞİZ?
Güven; günümüzün en önemli kavramlarının başında gelmektedir. Güvenin devamlılık taşıyan sosyal ilişkilerin kurulmasını, bireyler, gruplar ve kurumlararası kabulü ve işbirliğini sağlayan, çatışmalara yönelik çözümleri olanaklı kılan, sosyal bütünleştirici özelliği olan bir kavram olması birey ve toplumun olmazsa olmazdır.
Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte insani duyguların da yapay hal aldığı ve bunun sonucunda en başta güven olmak üzere birçok değer ve duygunun yok olduğu söylenmektedir. Ondan olsa gerek söze başlarken, ‘eskiden insani değerler ve güven daha fazlaydı’ denir ve geçmişe özlem ifade edilir.
Sözlüğün tarif ettiği şekilde birine veya birilerine çekinme, kuşku ve korku duymadan güvenmek neredeyse imkansız hal aldı. Sırtını döndüğünüz, kayıtsız şartsız güvendiğiniz insanların bir gün sizi arkanızdan vurduğunu öğrenmeniz dayanılmaz acı verici olur. Birde ülke genelinde bu kavramı her an yaşamanız, acınızı katladığı gibi biran önce daha az insanın ve daha az temasın sağlandığı çok uzaklara gitme, insanlardan uzak kalma isteğini sonsuz artırıyor.
Ülkemizde son yıllarda neredeyse her alanda yaşadığımız güvensizlik hali süreklilik göstermekte ve her nedense sıradan olarak kanıksanmış bir duruma gelmektedir. Yazılı, görsel ve işitsel medyada tüm haber bültenlerinde olan-biteni hiçbir duygu ve tepki hissetmeden izlememiz, dinlememiz, okumamız kanıksanmış halimizin göstergesidir.
Bu kötü örnekler bireyleri, daha sonra da yayılarak tüm toplumu derinden etkiliyor ve de tüm gençlerin veya kestirmeden zengin olmak isteyenlerin tercih ettiği yol-yöntem olmaya başlıyor. Buda çürümüşlüğü hızla artırıyor. Hadi gelin bunlardan bazı örnekleri hatırlayıp, topluma yansımalarına bir göz atalım.
Dilan ve Engin Polat çifti ile başlayan ve Dilan Polat’ın 2019 yılındaki sosyal medya paylaşımında ‘şampiyonlar ligi’ olarak tanımladığı fenomenlerin şatafatlı yaşamlarını daha doğrusu görmemişliğini her gün izliyoruz. Sosyal medya milyonlarca takipçisi olan Dilan ve Engin Polat çifti ile başlayan fenomenler operasyonu, 15 çifti kapsadı ve daha da genişleyeceği tahmin ediliyor.
Güzellik merkezi ve kozmetik alanında faaliyet gösterdikleri sanılan ve kısa sürede milyonlarla oynayan bu fenomenler aslında vergi kaçırıyor, naylon fatura düzenliyor, kara para alıyormuş. Dilan ve Engin Polat çiftinin mal varlıklarına el konuldu ve hapse atıldı. Şimdi dört duvar arasında günahlarının bedelini ödüyorlar. Muhtemeldir ki diğer fenomenlerin akıbeti aynı olacak ve tek başına paranın saadet getirmediğini görecekler.
Dilan ve Engin Polat çifti ve diğer sosyal medya fenomenlerin yaşamları insanları etkiliyor elbette. Diyarbakır’da bazı güzellik merkezi işleten kadınlar gerek işyerlerinde, gerek gittikleri umuma açık sosyal alanlarda, gerekse araçlarında yaptığı paylaşımlarla bu fenomenleri taklit ediyor, neredeyse tüm özellerini paylaşıyordu. Daha önce bir kaçına denk geldiğim ve sonra takipten çıkardığım bu kadınların yeni paylaşımlarını merak edip göz attığımda ise bazılarının eski paylaşımlarını sildiğini ve yeni paylaşımlarında daha mütevazi bir görüntü çizmeye başlayıp komik duruma düştüklerini gördüm.
Engin ve Dilan Polat çifti ile diğer fenomenler şimdilik ikinci sıraya düştü. Çünkü ilk sıraya spor dünyası yerleşti. Denizbank Büyükdere Şube Müdürü Seçil Erzan gözaltına alınmasıyla başlayan operasyonda, ortaya saçılan kirli çamaşırlar, daha sonra bahis iddialarıyla genişleyen diğer operasyonlarla birleşince eski bir sporcu ve bir Galatasaraylı olarak herkes gibi benimde midemi bulandırdı, bir seyir zevki olan spordan soğumamıza neden oldu.
Milyon dolarların havada uçuştuğu ve adına ‘Fatih Terim Fonu’ denen operasyona adı karışanlar arasında transferlerinde milyonlarca lira kazanan Fatih Terim ile birlikte Arda Turan, Fernando Muslera, Selçuk İnan, Semih Kaya gibi isimler yer alıyor. Önümüzdeki günlerde bu isimlere yenilerinin eklenebileceği konuşuluyor. Bu operasyon, para hırsının insanların başına neler getirdiğini ve itibarının yerle bir etmesine önemli bir örnektir. Bu kadar ünlünün biraz daha fazla kazanmak uğruna bunları yaparken, alt liglerde ne şikeler döndüğünü tahmin etmek hiç de zor değil. Çünkü bu kötü örnekler gençleri derinden etkiliyor ve sporun sağlık, kardeşlik, centilmenlik tarafını yerle bir ediyor. Şimdi hızlı hızlı bir iki örnek daha vererek yazımı notalayayım.
-Sosyal medyada, ‘Siyasete atılacaklara kısa sürede Dr. unvanı alın’ gibi çok sayıda reklam yer alıyor, 49 bin TL’ye diploma ve Dr. unvanı satılıyor.
-İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar, para karşılığı karar alındığı iddialarını bir mektup aracılığı ile Hakimler ve Savcılar Kurulu’na iletmişti. Ayrıca yerel mahkeme ve Yargıtay, en üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamıyor.
-Ülke içindeki çete ve mafyalar yetmiyormuş gibi birde Rusya’dan Bulgaristan’a, İran’dan Irak’a, İsveç’ten Almanya’ya kadar ülkemize yerleşen onlarca çete ve mafya hesaplaşmalarına şahitlik ediyoruz.
-Yine ülkemiz uyuşturucu ticareti ve kullanımı, kara para aklama, fuhuş, insan ticareti gibi konularda maalesef üst sıralarda yer alıyor. Ayrıca son yıllarda bazı güvenlik görevlilerinin, savcı ve hakimlerin isminin bu tür kirli işlere karışması da düşündürücü.
-Bir zamanların en güvenilir kurum ve kuruluşları olan ve emekçilerin maaşlarının belirlenmesinde verileri baz alınan TÜİK gibi kurumlara zerre kadar güven kalmadı.
-Son olarak siyasetten örnek vereyim. Oylarımızla milletvekili, belediye başkanı yaptıklarımız ile parti liderlerinin para karşılığı saf değiştirdiğini, kendi istikballeri için gizli anlaşmaları yaptığını, koltuklarını koruma uğruna milyonlar akıttığını biz üzülerek, onlar gururlanarak anlatıyor. Hele bir de atanmışlar var ki, görev yaptıkları kentlerin kaynaklarını har vurup harman savuruyorlar.
İyi olan hiçbir şeyin kalmadığı, güvenin yerle yeksan olduğu, çürümüş ve kokuşmuşluğun zirve yaptığı bir dönemde kime güveneceğiz?
Sevgiyle kalın.