Vekalet vereceğimiz kişi veya kişiler ile partilerini seçmemize çok az zaman kaldı. Seçim; demokrasinin vazgeçilmezi, temel direğidir. Vekalet alacak olanlar ile partileri, seçmene; partilerini, programlarını, vaatlerini en iyi şekilde anlatma ve karşılığında oy alma sanatıdır. Seçim; demokrasisi ve hukuk düzeni tam oturmuş ülkeler de böyle işler.
Bizde böyle mi?
Yaşadıklarımız öyle olmadığını gösteriyor!
Peki, ne yaşıyoruz?
Her seçim öncesi olduğu gibi yine gerginlik, hakarete varan
üslup, tehdit, şantaj, mali dengeyi altüst edecek seçim ekonomisi, yıllarca
iktidarda olmalarına rağmen muhalefetteymiş gibi davranarak yapmaları gerekeni
yeni dönemde yapacaklarını vaat etmeleri, belki yeni dönemde koltuklarını
kaybetme korkusuyla talana ve vurguna hız vermesi…
Aslında yaşamamız gerekenler ne olmalı?
Daha iyi bir yaşam, daha fazla demokrasi, daha fazla hukuk,
daha fazla özgürlük, daha fazla adalet, kişi başına düşen gelirin daha fazla
olması, halktan alınanların halka harcanması, yolsuzluğa-yoksulluğa-yasaklara
geçit verilmemesi…
Siyaset arenasında işler karışık. Arena her geçen gün daha
da kızışıyor. Seçmenin önüne iki sandık geleceği için hesaplar buna göre
yapılıyor. İttifakların istediklerini yapabilmesi için her iki sandıktan da
galip çıkması gerekiyor. Beraberlik iki tarafa da yaramıyor. İktidarın
cumhurbaşkanlığında tek adayı var. Muhalefetin ise 3. Dolayısıyla tek oyun bile
büyük önem arz ettiği seçim nedeniyle oynanan oyunlar, dönen fırıldaklar,
kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar, hayali seçmenler, bireysel egolar,
hırslar, intikam duygusu daha neler var neler…
Seçmen 7’den 77’ye bir pembe dizi gibi olup bitenleri
izliyor. Sandık önüne geldiğinde de kendisine reva görülen iyi veya kötü yaşama
göre siyasilerin deyimiyle sandıkları patlatacak.
Seçim çok önemli bir döneme denk geliyor. Ramazan ayındayız,
önümüz bayram, sonrası seçim. Hem halkın, hem seçmenin hem de bazı
ihtiyaçlarımızı karşılamak amacıyla arkadaş ile ticaretin kalbi sayılan merkez
Sur ilçesine gittik. Melik Ahmet Caddesi’nden Dört Ayaklı Minare’ye kadar
çeşitli esnaf gruplarıyla ve alışveriş yapanlarla kısa kısa sohbetler ederek
nabız tutmaya çalıştık. Adı bende saklı esnaf ve vatandaşların görüşleri şöyle:
Bir esnaf; ‘Her yıl satışlarım da sürekli bir düşüş
yaşıyorum. Eskiden bereket vardı. Depom ağzına kadar doluydu. Şimdi depom yok.
Ne varsa burada, dükkanımda. Yani anlayacağınız her yıl biraz daha küçüldüm.
Böyle giderse tamamen yok olacağım. Siyasiler şimdi gelip bizden hangi yüzle oy
isteyecek bilemiyorum.’
Başka bir esnaf; ‘Arkadaş seçime mi gidiyoruz, savaşa mı? Bu
nasıl demokratik bir sistem. Seçimi kazanmak için partimizi kapatmak için
pusuda bekliyorsun, rakiplerini ‘teröristlikle’ itham ediyorsun. Ama
‘teröristliği’ tescil edilmişler ile ortaklık yapıyorsun. Olmaz böyle şey.’
Bir başka esnaf; ‘Eskiden bayramdan çok önce mal
siparişlerimizi fazlasıyla yapar, iyi kazanırdık. Şimdi çok az sipariş
yapıyorum. O da satılır mı, satılmaz mı bilmiyorum. İnsanlar çocuklarına bile
kıyafet alamaz durumda. Zaten kazancımızın büyük bölümü vergiden elektriğe
kadar artan kalemlere gidiyor. Dolayısıyla ticaretin tadı-tuzu kalmadı.’
Peynirciler çarşısında alışveriş yapan bir vatandaş; ‘Her
gün yapılan zamlardan ne kahvaltı, ne sahur sofralarının keyfi kaldı. Eskiden
soframa 3 çeşit peynir, 3 çeşit zeytin koyardım. Bunun yanında tahin, bal,
pekmez, tereyağı, süt, yumurta gibi çeşitler bulunurdu. Şimdi ise peynir ve
zeytin çeşidi 1’e, diğer çeşitleri ise ayda-yılda bir soframıza koyabiliyoruz.
Seçimde bunun bir bedeli olacak elbette.’
Vakıflar çarşısında alışveriş yapan başka bir vatandaş; ‘7
çocuğum var. Bunların 4’ü küçük ve bunlar bayramlık ister. Şimdiden piyasa
araştırması yapıyorum. Biliyorum ki, bayrama birkaç gün kala fiyatlar daha da
yükselecek. Şimdi bile fiyatlar çok yüksek. Küçükler için bir-iki gün içinde
ucuz ve birer-ikişer parça alacağım. Biz geçinemiyoruz. Siyasiler ise koltuk
derdinde. Bizde oyumuzu ona göre vereceğiz.’
Yanık çarşıda (Çarşiya Şewiti) alışveriş yapan diğer bir
vatandaş; ‘7 bin 500 lira emekli maaşı alıyorum. O da yeni oldu. Oysa
açlık sınırı 9 bin 590 lira, yoksulluk sınırı 31 bin 240 lira. Evde 8 boğaz.
Hadi gel de geçin. Siyasilerin dünyadan haberi yok. Onları ders vermenin
zamanına az kaldı.’
Bu kısa nabız yoklama bile vatandaşla siyasilerin gündeminin
çok farklı olduğunu gösteriyor. Zam yağmuru hiç hız kesmeden devam ediyor.
Soğanın kilosunun 25 lirayı bulduğu bir süreçte seçime gidiliyor. Seçmen
siyasilere sesleniyor ama siyasiler, körleri-sağırları oynuyor.
Sevgiyle kalın.