6 Şubattan bu yana beşik gibi sallanıyoruz. Art arda yaşanan depremler şimdilik seçim ve ekonomiyi ikinci plana itti gibi görünse de, bir haftaya kalmaz depremin yarattığı maliyetle birlikte ekonomi daha fazla konuşulacak, dolayısıyla seçim daha fazla gündemde yer bulacak.
Büyük depremin üzerinden neredeyse üç hafta geçti.
Bilim insanları özellikle İstanbul, İzmir, Bingöl, Tunceli hatlarında yeni
depremler beklerken, çok farklı kentlerde bağımsız depremlerin olması deprem
konusunda ülkenin büyük bölümünün risk altında olduğunu bir kez daha gözler
önüne serdi. Bu da hiç zaman kaybetmeden kentlerimizi depreme dayanıklı hale
getirmemiz ve yıkılan kentlerimizi ders alacak şekilde imar etmemiz gerektiğini
söylüyor bizlere…
Diyarbakır’ın merkez Bağlar ve Yenişehir ilçelerinin
eski yerleşim yerlerinden neredeyse her gün geçiyorduk, ancak deprem sonrası
daha fazla dikkat ederek geçtiğimizde ne kadar sağlıksız, ne kadar plansız, ne
kadar öngörüsüz bir yapılaşmanın olduğunu daha net görebiliyoruz.
Bu bölgelerde ayakta kalan yapıların çoğu orta ve ağır
hasarlı… Mahalle, sokak, caddelerden geçerken sanki binalar üzerinize üzerinize
geliyor ve her an yıkılacakmış hissi yaratıyor. Buralarda halen insan ve araç
trafiği çok yoğun ve büyük tehlike arz ediyor. İnsanlar tehlikeye aldırış
etmeden ‘mal canın yongasıdır’ misali ölümü göz alarak evlerinden birkaç parça
eşya almaya çalışıyor. Yetkililerin söz konusu bölgelerde var olan güvenliği
daha da artırması gerekiyor.
Deprem; büyük-küçük demeden hepimizin psikolojisini
derinden etkiledi. 10 binin üzerinde artçı sarsıntıyı düşündüğümüzde yaşanan
travmayı uzun süre üzerimizden atamayacağız. Bu süreçte sorunların çözümünde
ortak tutum takınması gereken siyasiler ise maalesef enkaz alanlarını
propaganda alanına dönüştürerek, ‘Biz yaptık’ kavgasına tutuştu.
Siyasilerin seçim kavgası Mart ayı ile birlikte daha
da alevlenecek. Millet İttifakının milletvekili seçimlerinde 40 kentte ortak
aday çıkaracağı biliniyordu. Cumhur İttifakının ise bu seçimde MHP’deki düşüş
nedeniyle bazı kentlerde ortak aday çıkaracağı konuşuluyor.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda Cumhur İttifakı
rahat… Fakat Millet İttifakındaki var olan krizin önümüzdeki günlerde daha da
büyümesi muhtemel. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, 6’lı
masanın son toplantısında ittifakın adayı konusunda Kılıçdaroğlu ile birlikte
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın isminin detaylı olmasa da gündeme geldiğini
açıkladı.
Mansur Yavaş, daha önce aday olmayacağını yüksek
sesle dile getirdi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in desteğini alan
Ekrem İmamoğlu cephesinde ise belirsizlik devam ediyor. Bu arada İmamoğlu’nun
partisini aşarak sergilediği bireysel tavır, siyasi yükseliş trendini aşağıya
doğru indiği yönünde görüşlere neden oluyor.
Millet İttifakını oluşturan 4 parti, CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkmıyor. İYİ Partinin ise ortak liste
çıkarılacak bölgelerde bazı tavizler karşılığında Kılıçdaroğlu’na ‘evet’
diyeceği kulislere yansıyor. Bazı çevreler de bu anlaşmazlığın kaosa dönüşerek,
Millet İttifakının dağılacağı yönünde görüş bildirmesine yol açıyor. Ben, her
şeye rağmen ittifakın devam edeceğini düşünüyorum. Çünkü zaman çok daraldı ve
hiçbir ittifak da bölünmenin olmayacağını, tam aksine bazı partilerin
ittifaklara girebileceğini öngörüyorum.
Asıl vaka MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sergilediği
tutum. MHP, son yıllarda politika üretmekten uzak ve iktidarın nimetlerinden
yararlanarak ilerliyor. Böyle olunca en fazla oy erimesi yaşanan parti konumuna
düşüyor. MHP Lideri Devlet Bahçeli, partisine ve ittifaka yapılan eleştirileri
alıp gereğini yapma yerine sertlikle cevap veriyor. Bunlardan bazı örnek
verecek olursak;
-Anayasa Mahkemesi’nin Osman Kavala,
Selahattin Demirtaş veya HDP’nin kapatılması ile ilgili verdiği kararlar
karşısında ‘HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık
ertelenemez bir hedef olmalıdır.’
-Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof. Dr.
Şebnem Korur Fincancı’nın ‘Kimyasal silah’ iddiasıyla ilgili, ‘Türk Tabipleri
Birliği’nin kapatılması, başkanın da hesap vermesi haktır, hukuktur.’
-Son olarak deprem bölgesine gitmeyen ve
günler sonra yaptığı açıklama ile ‘Devletin yapamadığı ne vardır da
‘ahbap’çılar, ‘babala’cılar akbaba gibi kanat çırpmaktadır. Bu sahtekarların
Türk televizyonlarında artık yer almaması lazımdır.’
Sevgiyle kalın.