Vakit şeffaf, liyakatli, istismarsız, tek yürek olma vaktidir
Birçok vatandaşın dahi tek yürek vurgusuyla gerçekleşen bağış kampanyasında yaptığı şahsi bağışlar belliyken, devletin özellikle de seçilmiş isimlerin yönettiği birçok kurumunda gelir ve gider tablosu kamuoyuyla tam olarak açıklanmaması, birçok kafada birçok soru işareti bırakabiliyor.
Özellikle de genel olarak reklamı sevmiyorum bahanesiyle şeffaflıktan uzak seçilmiş yönetimler, bu tutumlarının en net cevabını seçimden seçime milli iradeyle zaten kuvvetle muhtemel alırlar.
Bir kelam etmek için basından kırımızı halıyla bin davet bekleyenler, bir gün umduklarını değil, hak ettikleri meşru muameleyle karşılaşırlar.
Genel olarak reklamı seversin ya da sevmesin, o sizin şahsi meseleniz; ama bir yönetimde iseniz, hele ki vatandaşın vergilerinden oluşan dev, orta ya da hatırı sayılır küçük bütçeli bir şemanın yönetimde iseniz kamuoyu, vatandaşın tüyü bitmemiş yetimin haklarının, gelirlerinin ne kadar olduğunu, gelirlerinin ne kadarının nereye ve nasıl harcandığını bilmek ister.
Bu reklam üstü bir işlevdir.
Genel olarak belirtilen bu konuda özellikle seçilmiş yöneticiler kamuoyunu şeffaf bir şekilde bilgilendirmediği vakit, seçimden seçime milli iradeden meşru en net, en şeffaf yanıtlarını alır.
Burada dikkat edilirse kurum, yönetici isimleri belirtilmeden genelleme üzerinden her zaman ve her yerde şeffaf yönetim olması gerektiğini vurguluyoruz.
Yine de yazıdan dolayı üzerine alınanlar olursa, amiyane tabirle yarası olan gocunurmuş. Beni ilgilendirmez, kedilerinin sorumluluğudur. Beni enterese etmez.
Bir de geri zekalı ötesi, ukala sivri zekalılar türedi sanırım. Türkiye’de yüzlerce, hatta binlerce yerelde çalışan gazeteci meslektaşlarım var.
Doğrusu, hangi meslektaşıma sözde depremzedelere yardım yapan biri tarafından, “Sadece vekil, kurum, amir haberlerini yaptığın için seni kınıyorum. Üstelik reklama ihtiyacım yok. Yardım ettik diye, bir arkadaş gel paylaş, görsün yayılsın. Ama sen kızarlar diye gelmemişsin. Müdürünü arasam en kral haberi yaparım. Ama reklamı sevmiyorum. Burada biz de yardım ettik. Kral bir haber vardı” diye yazardı?
Üstelik buna benzer bir mesajın gönderildiği gazeteci deprem öncesi yaklaşık bir hafta önce sokak röportajlı canlı yayın yaptıysa ve deprem öncesi de birçok meşru siyasi partinin haberlik çalışmalarını ayırt etmeden tarafsız, kamu yararına haber etmişse, her zaman kapısını üslup bilen, kendini, haddini bilenlere aracısız olarak açık bırakmışsa…
Kendi kendileriyle çelişen, sonra keşkeli durumlarını görüp farkına varınca, patinajlı durumlu paylaşımlarıyla kendilerini güya aklamaya çalışan geri zekalı ötesi, ukala sivri zekalılar türedi sanırım.
Tabi ben yine isim ve kurum belirtmeden genelleme üzerinden dürüstlük, ahlaklı olma gerekliliği ve ciddiyetin önemine vurgu yaptım. Yine de yazıdan dolayı üzerine alınanlar olursa, amiyane tabirle yarası olan gocunurmuş. Beni ilgilendirmez, kedilerinin sorumluluğudur. Beni enterese etmez.
Ayrıca her ne kadar küçük ilçede ikamet ederek yerel gazetecilik gibi görünen bir kamu mesaisi yapıyorsak da, artık bir tıkla yazılanlar, internet aracılığıyla dünyanın öbür ucunda okunabiliniyor. Dolayısıyla yerel basın dahi artık küresel etki yaparak ulusal basın statüsünü kazanmış duruma geldi.
Gazeteci, hangi haberi yapıp yapmayacağına birilerinden icazet, akıl alarak, baskı, dayatmaya maruz kalarak değil, kimseden korkmadan, çekinmeden kendi vicdani kanaatiyle, basın ahlak, ilke ve yasalarına bağlı kalarak hür iradesiyle karar verir. Gazeteci kimsenin hegemonyasında mesai yapmaz. Bu böyle bilene. Bilmeyen insan ötesi mahlukatlar varsa, Allah onlara akıl fikir versin ve bizi de boş yere meşgul etmekten uzak tutsun inşallah.
Yine de yazıdan dolayı üzerine alınanlar olursa, amiyane tabirle yarası olan gocunurmuş. Beni ilgilendirmez, kedilerinin sorumluluğudur. Beni enterese etmez.
Deprem sonrası Dicle’deki 20’ye yakın muhtarla telefonla görüştüm, ilçeye bağlı kırsal mahallelerde da can kayıplarının olmadığı öğrenince rahat bir nefes aldım. Ancak diğer deprem bölgelerinde aldığımız vefat haberleri yüreğimiz burktu, içimizi acıttık, üzüldük tabii ki.
Dicle İlçe merkezinde de mahalle mahalle, sokak sokak gezdikten sonra ilçede genel olarak can kaybının olmadığını, çok ciddi olumsuz bir durum olmadığını örendikten sonra Diyarbakır’daki durumu kamu yararına haberleştirmek için Diyarbakır’a gittim.
Tesisler kavşağı civarındaki apartmanın enkazında yapılan arama kurtarma çalışmalarını birçok gazeteci meslektaşımla beraber de kamu yararına haber yapıp paylaştım.
Hüznün olduğu ortamda, acaba bir sevinçli haber olur mu? Diye umutla bekleyişimiz oldu. Hiç uyumadan bir gün sabah 6.30’kadar haber nöbetim devam etti. Sonra uykusuzluktan dolayı Dicle’ye döndüm. Tabi Rabbim herkesi her zaman korur inşallah.
Vakit şimdi, enkazdan sonra yaraları sarma vakti. hem de seçimden seçime değil, her daim destek, dayanışma içinde olunmalıdır.
Şehir planlanması, kentsel dönüşüm çalışmaları bundan sonra en şiddetli deprem olasılığı göz önünde tutularak daha dikkatli ve özenle yapılmalıdır.
Giden canlara üzülmekten hala kendimize gelemedik. En azından bundan sonra benzer depremlerde keşkesiz, daha dayanıklı konutlar yapılır.
Vakit şeffaf olma vaktidir. Vakit, liyakatli olma vaktidir. Vakit, istismarsız olma vaktidir. Vakit tek yürek olma vaktidir. Deprem sonrası hayatını kaybeden tüm vatandaşlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Geçmiş olsun Türkiyem.
Vakit şeffaf olma vaktidir. Vakit, liyakatli olma vaktidir. Vakit, istismarsız olma vaktidir. Vakit tek yürek olma vaktidir.