ANAYURT OTELİ VE İNTİHAR VAKALARI…
Bu kez film tercihi yaparken edebiyatçı olarak takıldık ve kitaptan sinemaya uyarlanan Anayurt Oteli filmini izledim. Yalnızlaşma, yabancılaşma, ruhsal bozukluklar ve saplantılarla varılan hazin sonlu trajik bir öyküden uyarlanan karanlık içinde bir beyaz perde. Bir edebiyatçı gözüyle izledim filmi ve tahlilini bir başka deyişle analizini biraz da bu açıdan değerlendirerek yaptım.
Doğru iletişim, toplumsal yaraları sarma ve sosyalleşmenin gerekliğine vurgu yapan bir yapıt. Eser MEB’in tavsiye ettiği ‘Yüz Temel Eser’ arasına girmiş. Ayrıca Ömer Kavur tarafından filme aktarılmış ve tüm zamanların en iyi 3. Türk filmi seçilmiş.
Eser yakaladığı tüm başarılara rağmen, hazin sonlu ve dram dolu bir yapıt. Dolayısıyla eseri sadece medya okur-yazarlığı olan, belli kaliteli bir eğitim, kişilik ve hayat olgunluğunu elde edenlere hem bilgi, hem de hayat tecrübesi kazanmak bakımdan eseri öneririm.
Eseri doğru tahlil edebilen, gerçek değer yargılarıyla analiz edebilenler sosyalleşmenin, doğru ve etkili iletişimin, dahası hayatın her şeye rağmen yaşamaya değer güzelliklerle dolu olduğunu belki de bir kez daha anlayacak.
Söz buradan açılmışken, çeşitli yerleşim yerlerinde yakın zamanda yaşanan intihar vakalarının sosyolojik, psikolojik, yalnızlaşma ve yabancılaşma nedenlerinin irdelenmesi gerektiğini, bu vesileye bir kez daha belirtmek isterim. İntihara sürükleyen nedenler, büyük bir olgunlukla incelenmeli ve bireyden toplumsala doğru giden trajik intihar vakalarının önüne geçilmelidir.
Konunun önemini güncel gündem üzerine taşıyacak olursak, akıllara gelen belki de bir soru da şu:
Dicle İlçesi’ne bağlı bazı kırsal mahallelerinde ve mamafih yöresel halk tarafından bilinen adıyla Terkan bölgesinde, ayrıca Diyarbakır’da son zamanlarda bir bir yaşanan elim intihar vakalarının sosyolojik, psikolojik perde arkası, kadim kentte ne zaman tam olarak tüm yönleriyle mercek altına alınacak?
Birkaç kişinin daha ölmesi mi gerekiyor yoksa?
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İl ile İlçe Müdürlükleri, diğer ilgililer, yetkililer bu konuda ne yapar? Niyetimiz, vahim konu üzerinden kimseyi yargılamak değildir, bu haddimiz de değildir.
Sadece Türkiye genelinde, hatta insanlık açısından düşündüğümüzde dünyada dahi göz göre göre bir intihar haberiyle daha karışı karşı kalmak istemiyoruz.
Bir canın daha yitip gitmesine razı olmamalıyız. Akıp giden canlı bir hayat filminde, intihar sahnesine yer verilmemesi için, herkes üzerine düşeni yapmalıdır.
Mesela en basitinden, kendi canına kıymanın günah olduğu sıklıkla ve daha yaygın, etkili bir şekilde anlatılmalıdır. Bunun için uzmanlarca her yaş ve eğitim grubuna hitap edebilen uygun kamu spotları hazırlanarak kitle iletişim araçlarında paylaşılmalıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/M%C3%A2ide-suresi/701/32-ayet-tefsiri linkli internet adresinde yer alan Mâide Suresi – 32 . Ayet’in mealinde belirtilen bir ifade aynen şöyle:
“Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.”
Konunun ne kadar önemli bir boyut taşıdığı, yukarıda belirtilen anlamlı ve önemli ifadeden de anlaşılıyor.
Hülasa olarak yitip giden canlar bizimdir. Dicle bizimdir. Diyarbakır bizimdir.
Türkiye bizimdir. Bu güzel ve paha biçilmez kadar değerli olan vatanımız, devletimiz, bayrağımız hepimizindir. Herkese keşkesiz günler temenni ediyorum.
Saygılarımla,
Hasan Dayan
Mektepli Gazeteci ve Mektepli Edebiyatçı